HER NE ARA İSE KENDİNDE ARA
16.06.2020
Adalet niçin bu kadar önemli ki, yaptığımız ve yaşadığımız her şeyde adil olunmasını bekliyoruz. Yaşadığımız hayatta adil olunmasını beklerken bizim başkaları için yaptığımız şeylerde adil olabiliyor muyuz?
Adalet, o kadar ince bir çizgi ki, terazinin kefesi kadar hassas. Neden bunu içimizde hissettiğimizde bizi rahatlatıyor veya rahatsız ediyor. Bu sadece iç dünyamızda duygulardan oluşan bir şey mi?
Adalet; neredeyse insanlığın tarihi ile eş bir kavram. Dilimize Arapçadan geçmiş,” dengeleme, adil olma, hak gözetme, “ anlamındadır. Arapça bir kelime olan "adalet" adl kökünden türemiş olup bir şeyi yerli yerine koyma anlamına da gelmektedir.
İçerisinde yaşadığımız everen bir denge oluşturmaktadır. Eğer dışarıdan bu dengeyi bozacak bir etki yapılır ise terazinin kefesi gibi eşitlik bozulur.
Adalet, yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme olarak ifade edilmektedir.
İnsanlık tarihi, yaşamıyla bu dengenin bir parçası olmak durumundadır. Doğayla uyum içerisinde her şeyin yerli yerinde olması için. Ama insana ve doğaya dışarıdan yapılan müdahaleler, hayatın normal akışı içerisinde gitmesini etkileyen nedenlerle, denge bozulur ve tam karşıtı, “zulüm ve acımasızlığı”, “adil olmamayı ”ortaya çıkarır. Bu duygu, kin ve öfke ile savaşı doğurur. İnsani eksikliğimizi bize hatırlatır.
Toplumsal sözleşme olan yasalarda adalet ise; haklılık; hukuka uygunluk olarak tanımlanmıştır. Toplum ise adaleti; bir kişi, güç, yargı erki, hukuk düzeni, hakkın arandığı, haksızlıkların giderildiği, eşit muamele görülen, dürüst davranılan ve hakkın hak sahibine süratle teslim edildiği yer olarak görür.
Adalette biraz eksiklik var ise;
Ekonomide eksikliktir, yatırımda eksikliktir, istihdamda eksikliktir, gelir dağılımında eksikliktir, eğitimde ve sağlıkta eksikliktir, sanatta ve edebiyatta, kültürde eksikliktir, toplumsal dayanışmada eksikliktir, kadın yaşamının korunmasında eksikliktir, çocukların korunmasında eksikliktir, bir bütün olarak eşitlik ve özgürlükte, demokraside eksikliktir.
Keyfi uygulamalar ile insanların güven ve adalet, duygularını bir kere zedelemeye başlandığında, sosyal ve ekonomik sorunlarla birlikte bir düzensizlik ve karmaşa ortaya çıkar. Ortaya çıkan bu karmaşa ve güvensizlik durumu, yaratılan bütün değerlerin anlamsızlaşmasına neden olur. Yaratılmış olan katma değerin, toplumun çeşitli kesimleri arasında adaletli bir şekilde dağıtılmasına vesile olacak hukuksal ve adil bir zeminin oluşmasını engeller.
Toplumda hak ve hukukun sağlanması; insanların kendini geliştirmesine, sağlığını koruyucu önlemler almasına, insanca yatıp kalkabileceği bir konuta sahip olmasına ve emeğinin karşılığını almasını sağlar. Adalet duygusunun bozulması; bütün bu yaratılan değerlerin adil paylaşılmamasına neden olur. Toplumun ortak yaşamında duygu karmaşasına, aitlik duygusunun kaybolmasına, dayanışmayı kaybetmesine neden olur.
Toplumsal ve hukuksal adalet arayışı ülkemizde geçmişten beri gelen sorunlu alanlardan biridir. Sürekli hukuksal güvenlik sisteminin ( Darbeler, siyasal iktidarlar, yönetici sınıflar vb. gibi) değiştirilmesi, kalıcı adaletin inşa edilmesinde sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Yapılan anayasal metinler, toplumun bütün kesimlerinin ihtiyaçlarını karşılamadığı için de sürekli tartışma konusu olmaktadır. Toplumu oluşturan kesimlerin çıkar çatışmalarında çözüm üretecek hukuksal metinler oluşturulması bir arada yaşamayı kolaylaştırır.
Adaletin var olması, sadece içerisinde yaşayan toplumsal kesimleri değil, dünyada o ülkenin demokratik bir ülke olmasının sağlanmasında, temel belirleyici rol oynamasına sebep olur. Uluslararası yatırım yapılacak ve güven duyulacak bir ülke konumuna gelir. Şeffaf, güvenilir ve adil bir toplum görünümünü kazanır.
Hiçbir şekilde insanların fikirlerini söylemesinin yasaklanmadığı özgürce düşüncelerini topluma anlatabilmesi önemli hale gelir. Kamu adına çalışan gazetecilerin halkın haber alması adına yapmış oldukları haberlerin, özgürce yazılabildiği ve kamuoyu oluşturabildiği bir toplum olur. İktidarların halkın insanca yaşamasını sağlayacak önlemleri alması, adil, eşit, dayanışmacı özgür ve demokratik bir toplumun güvencesi olurlar.
İşsiz kalınıyorsa, iyi eğitim alınamıyorsa, hastalandığımızda yeterli sağlık hizmetinden faydalanılamıyorsa, çocuklarımıza güvenli bir gelecek sağlanamıyorsa, kadın cinayetleri hala bu çağda yaşanıyorsa doğamız ve sularımız kar hırsı için yağmalanıyorsa, özgürlüklerimiz kısıtlanıyorsa, adaletin eksikliğindendir.
Adalet eksik olunca her şeyden birazcık da eksik kalıyoruz demektir.