Bu Ülke Hepimizindir
Kemal Kılıçdaroğlu'nun çıkışı insanların inandıkları değerlerle ülkesinde özgür ve demokratik bir ortamda yaşamaları için bedel ödemeleri gerektiğine dairdir.
Herkese düşen sorumlulukları hatırlattığında, kuzu sessizliğindeki TOBB.un, kurt misali diklenmesi tam bir komedidir.
Oysa Yöneticiler, yüksek katlardaki bürokratlar, polis şefleri, komutanlar ve de TOBB.ni oluşturan varlıklı kişilerin bu ülkede rahat ve huzurlu yaşamaları için yıllardır genç asker ve polislerin kanları oluk gibi akmaktadır.
Soma Katliamı'nda ölen madencilere bakınız,
Ermenek"te boğulan,
İstanbul'da çadırda yanan,
Asansör'den düşen,
Asker"lere,
Polis'lere de...
Bakınız akan kanın sahiplerine. Niçin akıyor o yoksulların kanları ? Huzurlu bir ülke, rahat yaşanılan bir vatan ve tüm insanlık için değil mi ?
Peki bu vatanda en iyi yaşayanlar kimlerdir ? Elbetteki varlık sahibi kişiler, yani TOBB. ve benzeri sermaye toplulukları mensupları.
Peki bu kişilerin sorunu değilmidir, demokrasiden uzaklaşmak ?
Peki demokrasi, insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü, ayrımcılığın yapılmadığı, bağımsız yargı, lail sosyal hukuk devletine özlem için bedel ödeyenler içinde varlıklıların da olması gerekmez mi ?
Peki laik,demokratik hukuk devletini savunmak sadece CHP.nin mi görevidir? Elbette ki hayır.Bu ülkede mutlu ve kardeşçe yaşamak isteyen herkesin bu görevi üstlenmesi gerekir.
Dindar özgürce ibadet için, farklı dinsel anlayışlar kendi inançlarına göre ibadet için, dinsiz mahalle baskısına uğramamak için, kitap okuyana hangi kitabı okuyorsun denilmemesi için, kapalı giyinene, başı açığa karışılmaması için, seyahat, iş kurma ve geliştirme, eğitim kurumunu özgürce seçme hakkı için, adil yargılanma, bağımsız yargı, eşit yurttaş olarak yaşamak için her yurttaş aynı duyarlılığı göstermek zorundadır.
TOBB. başkanının açıklamaları son derece kırıcı ve inciticidir.
Tüm siyasilere değil de CHP. Genel Başkanı'na yönelik o kabadayı tavrın, bu ülkeyi "%50 leri "tutamaz hale getirenlere öncelikle sergilenmesi gerekirdi.
Sayın Kılıçdaroğlu beyanında "Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz" derken, kanınızı dökeriz anlamını çıkartan savcıların bu acelecilikleri de tam bir komedidir.
Sayın Kılıçdaroğlu direniriz demektedir. Vurup kırarız, saldırırız değil, değerlerimizi savunuruz demiştir.
Sayın savcıların keşke "“Şu anda evlerinde bizim zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50’si var ‘ sözlerini de aceleye aldıklarını ve soruşturduklarını görseydik de,yaptıklarının eşit ve adil olduğunu herkese anlatabilseydik.
Bu ülkede temel sorun,ortak değerlerin uzlaşmayla sahiplenilmemesidir.Her gelen hükümet gücü yakaladığında, yılların birikimi ile oluşturulan mutabakatı yok saymak ve yerine kendi siyasi inançlarını oturtmak istemektedir.
Ancak bazı ortak değerler siyasetten bağımsız, yaşamsal bir hak olarak korunmalıdır.
Siyasilerin görevi yaşamsal hakları kendilerinin yaşamını garanti altına alan,diğer kesimleri yok sayan bir hale getirmek olmamalıdır.
Temel tartışma konusu budur.
Bir parti iktidara geldiğinde,öncekileri arasına yeniden iktidar olmayı koyabilir,ancak devleti ele geçirmeyi koyamaz.Bunu koyduğu zaman parti diktatörlüğü ya da tek adam diktötörlüğü kaçınılmaz olur.Bu halde de siyasete konu edinmeye sakındığımız değerlerimiz de ayaklar altına alınır ve iç barış yok olur.
Bu ülke demokratik,sosyal bir hukuk devleti olarak,herkesin kendisini ifade edebileceği bir barış ortamını yakalamak zorundadır.
Bu ortam da güçler birliği ile değil,güçler ayrılığı ile olur.
--
ERDOĞAN KILIÇ
13.05.2016