Bunları Hak Etmiyoruz
Bir ülkenin bu denli gerilmesi ve kan barut kokması demek,ülkede yaşayan insanların da gergin,kızgın ve mutsuz olması demektir.
Gergin insan sağlıklı düşünemez,nazik davranamaz ve küfürsüz cümleler kuramaz.
Biz son yıllarda bilinçli ya da bilinçsiz olarak ayrıştırılıyor ve ötekileştiriliyoruz.
İnsanlar sokakta,oturduğu mekanda,evinde,işyerinde düşünceli,ürkek ve inandığını söyleyemez hale getirildi.Artık boşvermişlik o denli eğemen oldu ki,insanlar temel değerlerini bile korumaya üşenir hale geldi.
Düşününüz ki,aşa,ekmeğe,akaryakıta zam yapılıyor ve örgütler suskun,
Emekçinin izni,sosyal güvencesi,tazminatı üzerinde geriye gidişe dair düzenlemeler yapılıyor sendikalar yine öyle suskun ya da cılız tepkiler ortaya koydukları.
Eskiden ters giden işlere ortak tepki örgütlenir,barışçıl gösterilerle bu ters gidişin durdurulması istenirdi.Keza bir hak ihlalinde,hak savunulurdu.Bir şehit haberinde herkes etkilenir ve bir daha yaşanmaması için çaba sarf edilirdi.
Ya şimdi ? Hergün şehit haberleri ve tepkisizlik.Ateş düştüğü yeri yakıyor,defin esnasında halk dini görevini yapıyor,ya sonrası ? Ateş ailenin kucağına bırakılıp gidiliyor.
Bombalar artık masum insanlar üzerinde patlatılıyor,hem de kısa sürede üç kez,peki halkın tepkisi ?Suskunluk ve korku.
Ankara saat altıdan sonra hayalet kente dönüşüyor.
Ülkemizin kan gölü olmasını kanıksayan toplum, ölümlerde de artık ağlamaz bir halde yaşamını sürdürüyor.
Oysa "yaşam hakkı" hukuken de, dinen de en kutsal haktır. Bu hakkın korunması tüm toplumun ortak görevidir.
Yönetenlerin bir sabah tüm halka bir "günaydın" ya da "selamün aleyküm" veya merhaba demesiyle gerginlik bitecek, keza yönetenler tüm ülkenin yöneticisi gibi davranırsa insanlar rahatlayacaktır.
Bu ülkenin yarısı diyerek çizgi çekmek yerine, ey ülkemin insanları diyerek herkesi kucaklamakla görevlilerin tez elden bu şekilde davranması gerekmektedir.
Bu ülkenin en önemli kuruluşlarının başında Devlet ve siyasi partiler gelir. Bu kuruluşların başında bulunanların tutum ve davranışları tüm ülkenin dikkatini çekmekte ve izlenmektedir.
Yönetenlerin, parti başkan ve yöneticilerinin toplumsal sorumluluklarını göz ardı etmeksizin davranmaları, yaşamlarının kamusal bir yaşam olduğunu unutmamaları gerekir.
Bu ülke artık ağıtlar yakmak istemiyor. Barış içerisinde, özgür ve mutlu yaşamak istiyor.
Kimsenin kimseyi inancından, kökeninden, cinsiyetinden dolayı ayrıştırmadığı ve aşağılamadığı bir Türkiye özlemini gelin hep birlikte gerçekleştirelim.
Henüz kardeşliğimizi, dostluğumuzu koruyacak fırsatımız varken, dilimizi kırıcı olmaktan, küfürden ayrıştıralım. Kızgın değil, uysal davranalım.
Yıllarca baktığımız Suriye'li mülteciler bile ülkemize geri gönderilmemek için "No Turkey" yazıp direniyorlar. Bunun nedeni onlar için farkı olabilir, ancak bizim için gerçek olan şudur ki artık otobüs duraklarında bile keyifle sıraya giremiyoruz. Çünkü bombalardan korkuyoruz.
Biz bu cennet ülkemizde gergin, ürkek, kavgalı, küfürlü bir yaşam istemiyoruz.
Bu şekilde onursuz bir yaşamı hak etmiyoruz.
08.04.2016
ERDOĞAN KILIÇ