HER NE ARA İSE KENDİNDE ARA
Yoksulluk, tüketicilerin günlük temel ihtiyaçların tamamını veya büyük bir kısmını karşılayacak yeterli gelire sahip olmama durumu olarak tanımlanmaktadır. Yoksulluk sınırı tutarı, bir ailenin, insan onurunun gerektirdiği zorunlu ihtiyaçları karşılayabilmesi için yapması gereken harcama düzeyidir.
Tüketiciler Açlık Ve Yoksulluk Sınırı Altında Yaşıyor.
Türk-İş’in “açlık ve yoksulluk sınırı” açıklamalarına göre, Kasım 2015 ayında dört kişilik bir ailenin yeterli ve dengeli beslenebilmesi için hanelerine 1391TL’nin girmesi gerekiyor. Eğer, haneye giren para bu miktarın altında ise, hane halkı açlık sınırının altında yaşıyor demektir. Yoksulluk sınırı ise 4530TL’dir. Türk-İş’in açlık ve yoksulluk rakamları ile TÜİK’in eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelir istatistiklerini karşılaştırdığımızda, ülkemizde 50 milyondan fazla kişinin açlık sınırının altında, nüfusun yüzde 85’den fazlasının ise yoksulluk sınırının altında yaşadığı anlaşılıyor.
Emekçiler Dengeli Beslenmek İçin Yeterli Ücrete Alabiliyor Mu?
Çalışan emekçilerin, emeklilerin, işsizlerin, köylülerin, kendilerine ve ailelerine saygın yaşam düzeyi sağlayacak bir gelir elde etmeleri esastır. Türk İş araştırmasından da anlaşılacağı gibi dar gelirli ailelerin elde ettiği gelirin yeterli ve dengeli beslenme için gerekli harcamaları bile karşılayabilecek düzeyde olmadığı açıktır.
Kapitalizm dünya ölçeğinde derin bir krizden geçerken piyasaların hakimleri krizin faturasını emekçilere, emeklilere, köylüler kesmeye devam ediyorlar. Emekçilerin, emeklilerin, işsizlerin, köylülerin payına daha fazla sefalet, daha düşük ücretler, daha fazla kredi kartı borcundan başka bir şey düşmüyor.
Küresel dünyanın Piyasa hakimleri kendi çıkarları ve pazar payı oluşturma arzuları için sürdürdükleri savaşlar yaşam koşullarımızı günden güne kötüleştiriyor. Bunların nedenini sorgulamadığımız, anlamadığımız ve örgütlü mücadele etmediğimiz müddetçe daha da kötü günler bekleyecek tüketicileri.
Örgütlü Mücadele Etmediğimiz Müddetçe…
Örgütlü mücadele etmediğimiz müddetçe, küresel dünyanın hakimlerince binlerce mal ve hizmetin üretimi, dağıtımı ve tüketimi süreçlerinde sağlığımıza, güvenliğimize ve çevremize ilişkin yeterince önlem alınmayacak, üretici egemenler görev ve sorumlulukların yerine getirmeyecek. Çalışanların İş güvencesi olmayacak ve üretim alanlarında ucuz taşeron işçiliği ön plana çıkacak ve üretim alanlarında sağlıksız ve güvensiz üretimleri nedeni ile tüketiciler çeşitli risk ve tehlikelerle karşılaşacak ve tüketiciler yaşamlarını yitirecek, çeşitli hastalıklara yakalanacak, zehirlenecek ve sakatlanmaktan kurtulamayacaklar.
Sağlıksız, güvensiz, çevreye zarar veren, mal ve hizmet üretimi, ithalatı, dağıtımı, satımı ve tüketim süreçlerinde tüketici haklarına uygun olmayan mevcut ekonomik ve fiyat politikaları ile diğer çeşitli yönlerden yeterince önlem alınmaması nedeniyle hem aile hem ülke ekonomisine çok büyük ekonomik zararlar verecektir.
Emekçiler, Emekliler, İşsizler, Köylüler Tüketici Örgütlülüğünde Birleşirsek...
Örgütlü tüketiciler, tüketicinin evrensel haklarından olan ‘seçme hakkının’ topluma, çevreye zararlı olmayan mal ve hizmetlerden yana kullanırsa, insanlıkla bağdaşmayacak düzeydeki çalışma koşulları, düşük ücretler, çocuk işçi çalıştırılması, işçi sağlığı ve iş güvenliğini hiçe sayan emek sömürüsüne bir tepki olarak küresel şirketler ürünlerini satın almazsa, az gelişmiş ülkelerin hammadde kaynaklarını, küçük çiftçi ve imalatçılarının ürünlerini çok düşük fiyatlarla sömürülmesine de karşı çıkar, ayrıca tüketim tercihlerinde çevre ve ekolojik değerleri öne çıkaracaktır.
Emekçiler, Emekliler, İşsizler, Köylüler Tüketici Örgütlülüğünde Birleşirse Küresel şirketler tüketicilerin, tüketimden gelen gücünün fakına varacaktır. Üretimlerine ve üretim koşularını iyileştirerek kaynakları verimli kullanacak çevreyi kirletmeyecek sağlıklı ve güvenli ürünler üretmek durumunda kalacaklardır. İnsan onuruna yakışır bir dünyada yaşamak için Emekçiler, Emekliler, İşsizler, Köylüler Tüketici Örgütlülüğünde güçlerini birleştirmelidirler
25.12.2015