Meslek Örgütlerinde; Birlik, Dayanışma ve Mücadele

En sıradan insan ilişkilerinden, modern anlamda oluşmuş topluluklara kadar ortak yaşam, birbirinden karşılıklı olarak etkileşerek oluşmaktadır. Bu ilişkinin geldiğimiz çağda vaz geçilmez olan anlayışı, birbirinin haklarına saygı göstermekten geçtiği kabul görmektedir.

En sıradan insan ilişkilerinden, modern anlamda oluşmuş topluluklara kadar ortak yaşam, birbirinden karşılıklı olarak etkileşerek oluşmaktadır. Bu ilişkinin geldiğimiz çağda vaz geçilmez olan anlayışı, birbirinin haklarına saygı göstermekten geçtiği kabul görmektedir.

Modern toplumlar bu ortak yaşam ve etkileşimi hak ve hukuk anlayışı içerisinde tutmaktadırlar. Bu anlayış hem hukukta, hem de toplumların hayatını oluşturan yaşam biçimlerinde ahlaksal ölçülere dayanmaktadır. Hem ikili ilişkilerin, hem de toplumsal ilişkilerin sağlıklı yürütücüsü, yapıştırıcı mayasının adı Adalet’tir.

Ülkemizde, uzunca zamandır, ikili ilişkilerde ve toplumda yaşanan  (ve bilinçli olarak siyasal iktidarın temsilcileri tarafından tercih edilen dil ve eylemleri vb.) gerginliklerin temelinde oluşmaktadır. Adil olma duygusunun, hem insanların zihinlerinde kaybolması, hem de ülkeyi yönetenlerin söylem ve eylemlerinde silik, bir tarafın diğer tarafı sıkıştırma, haklarını gasp etme, çaresiz ve çıkışı yolu bırakmama anlayışı, yaygın olarak topluma sirayet etmektedir.

 Bu sıkışma toplumlarda yeni yol arayışlarına neden olmaktadır.  Toplumun çeşitli kesimlerindeki sıkışıklık yaşama dair tehdit algısının dışa vurumu bazen sesiz bir çığlık bazen ise yaygın bir sivil itaatsizlik şeklinde tezahür etmektedir.

Toplumsal dışa vurum, tamda bu uygulamaların bir sonucudur. Siyasal iktidarın, toplumsal kesimlerin taleplerini karşılayamaması, yaşam biçimi (alışkanlıkların, beklentilerin yönünün değiştirilme çabaları vb.) üzerindeki tehditlerin yaygın olarak hissedilir olması, her türlü ilişki kurma yöntemini toplumsal hayatın dışına itmektedir.

Karşılıklı olarak oluşturulmuş toplumsal sözleşmelerin yok sayılması (işine gelen yargı kararlarına alkış çalarak yargı böyle karar verdi demek, işine gelmeyen kararlara ise böyle karar mı olur, ben tanımıyorum böyle bir kararı vb.) faydacı bir anlayışla geleneklerin oluşmasına bile tahammül edemeyen bir anlayış yer tutmaktadır.

 Toplumun gözü, kulağı olağan ve yaşanan her şeyi topluma gösteren, bir yerde hem toplumun aynası olan, hem de gelecek tahayyüllerin oluşmasında bir ışık olan gazetecilerin baskı altına alınması, toplumun sağır, dilsiz olmasını isteyen bir yönetim anlayışına dönüşebilmektedir.

Siyasal iktidarın uygulamaları sonucu yaşanan bu anlaşmazlık,  kaos durumu, kişilerin dünyalarında bir parçalanma oluşturduğu gibi kurumları da sarmaktadır. Birçok sivil toplum örgütünde tekçi anlayış baskın olmak istemektedir. Kendinden farklı olanı ortak duygu ve düşünceler ile ekonomik ve sosyal ittifakların oluşmasına doğal bir paydaşlığın gelişmesine razı göstermemektedir.

Sadece farklı anlayışı savunanlar açısından değil, aynı anlayışı savunanlar açısından da bu durum sürdürülmek istenmektedir. Tekçi iktidar anlayışı, iktidar olmak için sadece kendi çevresinde toplanılsın istemekte, kendi dışındaki fikirleri bölücü olarak görmektedir.

Ortak fikirleri savunduklarını söyleyenler sadece kendilerini iktidar yapan fikirleri ve davranışları makul görmekte, mutlak iktidar olmayı fetiş haline getirmektedir.

Hiçbir farklı fikri duymak istememekte, kendini zorlayan bir fikir ya da davranış ortaya çıktığında ise dinliyormuş gibi yapmaktadır. Nasıl olsa biz içimizde bunları eritiriz, geçici sorunlarla oylarız, seçim yaklaşınca da zaman kalmadı sorununu dayatır, kendi isteklerimiz etrafında yeniden toparlarız, cin fikirliliğinde uzmanlık yapmaktadırlar.

Birlik sorunu her dara düşüldüğünde tartışılan ve her zaman üstesinden gelinemeyen bir durum olarak solun gündeminde durmaktadır. Bu solculuk hastalığı olarak ifade edilse de, aslında sol ile yakından uzaktan ilgisi yoktur. Tarihte hiçbir sol anlayış ayrılığı savunmamıştır. Hep birlikte yol yürümeyi, farklılıkların tartışılarak, pratik alanında aşılmasını savunmuşlar ve buna göre davranmışlardır.

Kendini sol diye iddia eden bu düşünce,  gerçekte solun savunduğu temel değerleri benimsememiş ve kavramamış, sol gibi davranan, başka sınıflara ait olan ve onun düşüncesini sol düşünceye taşımak isteyenler tarafından savuna gelmiştir.

Sol sadece kendi gibi olanlarla değil, kısa ve uzun yol yürüdükleriyle de birlikte olmayı taktik olarak savunurlar ve uygularlar.

Ancak bir şeyi artık iyice düşünmek ve üzerinde sıkıca durmak gerekmektedir. Siyasal partilerden tutun da demokratik kitle örgütlerine varıncaya kadar solun çeşitli renklerini savunanlar tabi ki ayrı durmamalıdır. Ama iktidarı eline geçiren ve/veya kendini büyük egosuna kaptıranlar, mutlak iktidarlarını (muhalefette olsalar bile) sürdürmek istiyorlar. Yeni fikirlere kendilerini kapatarak körlük uykusuna yatmaktadırlar. Tutuculaşarak, her gelişmenin ve yeninin karşısında olmaktadırlar. İşbirliğini ve birlikte iş görmeyi kendi hırs ve kibirlerine yedirememektedirler.

Bir meslek örgütü şubesinde seçimlerin kaybedilmesi meslek örgütlerinde böyle bir tartışmanın yeniden su yüzüne çıkmasına neden oldu. Birçok meslek örgütünde yaşanacak bu durum giderilebilir mi? Elbette giderilebilir. Kapsayıcı bir kite örgütü yaratmak, değişik görüşlerin, bir program ve plan çerçevesinde bir araya gelmesinin yolunun bulunmasıyla oluşabilir.

İki ya da üç yıl için seçilen yönetimlerin bu süre içerisinde kitle örgütünün özellikleri dikkate alınarak tarafların asgari ( birlikte yol almak ancak tarafların azami taleplerinde değil asgari taleplerinde bir araya gelinebilir ise ) taleplerinde uzlaşarak bir araya gelinerek bir plan ve program üzerinde mutabık kalmaları ile başarılabilir.

Hiçbir tarafın bir birini suçlamak için değil, bir birinin desteğine ihtiyaç duyması birlik olunmasının temel unsuru haline gelir.  Maddi koşullar üzerine inşa edilmiş bir program hem birbirini anlama hem de birbirini iş yaparken sınama, dostluk ve yoldaşlık kurma ve geliştirme becerilerinin artmasına katkıda bulunur. Hiç kimse bir biri üzerinde tahakküm kurma çabasına da ihtiyaç duymadan emeklerini kitle örgütü ve üyeleri ile ülke demokrasinin gelişmesine katkı sağlamasına harcar.

Kişilerin ve grupların niyetlerinden, kibir ve büyüklük egolarına hapsetmeden, BİRLİK anlayışı ve birlikte yol yürümek, dostluk, kardeşlik ve yoldaşlık geliştirilebilir.

 

ERTUĞRUL KILIÇ

SMM-SORUMLU ORTAK