Vergi affı mı, seçim rüşveti mi
Ülkemizde bakanlar kuruluna verilen “vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarını” belirleme yetkisiyle her seçim öncesi af-indirim olarak kullanılması düşündürücü değil mi? Çıkarılan aflar vergi sisteminin işleyişinde sorunlar oluşturmaz mı? Dürüst olarak vergi sorumluluğunu yerine getiren vatandaşlar haksızlık yapılmış sayılmaz mı? Vergi sorumluluğunu yerine getirmeyenlere af getirilmesi vergisini ödemeyenlerin ödüllendirilmesi anlamını taşımaz mı? Vergi sorumluluğunu yerine getirenler açısında acaba bende vergimi ödemesem düşüncesini teşvik etmez mi? Toplanamayan veya affedilen verginin yerini doldurmak gerektiğinde deprem vergisi gibi geçici olarak konulan dolaylı verginin kalıcı vergilere dönüştürümesin ne kadar adaletli olur?
Yeni seçim yeni indirimler
Bakanlar kurulunun son dönemlerde vergi affı yerine dolaylı vergilerde indirme gitmiştir. İndirim uygulanan mal ve hizmetlerin niteliğine bakıldığında indirimin, Lüks yat ve kotralardaki ÖTV’yi sıfırlamak, Ön ödemeli Konut sektörünü tüketicinin aleyhine satıştan dönmede ceza miktarlarının artırmak yani lüks mal ve hizmetlerde olmuştur. KDV VE ÖTV düzenlemesi tüketicilerin lehine değil sektörün canlandırılmasına dönük uygulamadır. Dolaylı vergide yapılan indirim; vergide eşitlik ilkesine, vergide adalet ilkesine ve sosyal devlet anlayışıyla ve tüketici hakları açısından nasıl izah edilmelidir.
İnsan onuruna yakışır bir sistem için
Çağdaş demokrasilerde olduğu gibi Türkiye’de de vergilendirme sistemi temelini Anayasa’dan almaktadır. Vergilendirme yetkisi, Anayasa’nın 73’üncü maddesinde yer alan kamu giderlerinin karşılanması, kanunilik, mali güç, genellik, eşitlik, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ilkeleri ile birlikte anayasanın genelinden ve bazı özel hükümlerinden çıkarılan hukuk devleti ilkesi, sosyal devlet ilkesi ve hukuki güvenlik ilkesi gibi birtakım ilkelerle sınırlandırılmıştır.
Türkiye, 1982 Anayasın da sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır. Bunun gereği olarak vatandaşlarının insan onuruna yaraşır bir şekilde hayat sürmeleri için politikalar geliştirmek durumundadır. Oluşturulan politikalarla, gelir dağılımındaki adaletsizlikle de mücadele edecek ve bunları gerçekleştirmek içinse kullanacağı en iyi araç elbette ki az kazanda az çok kazanda çok vergi alarak bu dengeyi sağlaması gelişmiş ülkeler seviyesine erişmesini sağlayacaktır.
Anayasamız kamu giderlerinin karşılanması kapsamında politikalar oluşturma yetkisini Anayasanın 73. maddesinin 4. bendi göre “vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kurulu’na vermiştir.
Sosyal Devlet İlkesi
Ana sözleşmemizde Türkiye Cumhuriyetinin sosyal hukuk devleti olduğu belirtilmiştir., Sosyal devlet kavramı bir toplum içinde sosyal adaletin, sosyal refahın ve sosyal güvenliğin sağlanmasını amaç olarak benimsemektedir. Sosyal devlet, görevlerini yerine getirebilmesi için ekonomiye müdahale ederek gelir ve servet dağılımını adil bir duruma getirmelidir. Kişiler de sosyal devletin sosyal niteliği gereği, elde ettikleri sosyal haklar yanında bazı ödevleri yerine getirmek ve kanunların öngördüğü özverilere katlanmak zorundadırlar. Bu kapsamda sosyal devlet vergi yükünün adaletli ve dengeli dağıtmalıdır. Bakanlar Kurulu maliye politikasını belirlerken sosyal amacı uygun eşit ve adaletli vergi politikalarını uygulamaya koymalıdır.
Vergide Eşitlik İlkesi
Eşitlik ilkesi 1961 Anayasası’nın 12’nci, 1982 Anayasası’nın 10’uncu maddesinde düzenlenmiştir. 10’uncu maddenin 1’inci fıkrasına göre, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir”. Vergi ödevinin düzenlendiği 73’üncü maddenin 1’inci fıkrasına göre ise; “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür”. Bu iki fıkra hükmü birlikte değerlendirildiğinde, vergi ödemek bakımından herkese kanun önünde eşit davranılacak, vergi yükümlülüğü bakımından, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebepler farklık gösteremeyeceği anayasada hüküm altına alınmıştır. Ancak vergi ödemede kimlerin eşit ve kimlerin farklı kabul edileceklerinin takdirinin yasama organına bırakmıştır. Bu durumda, vergilendirmede eşitliği gerçekleştirecek olan makam yasama olarak belirtilmiştir.
Dünyada En Adaletsiz Vergisi.
Anayasamızda ve yasalarımızda tüketicilerin hak ve sorumlulukları tanımlanmıştır. Tüketiciler Bu sorumluluklarını çok fazlasıyla yerine getirmektedir. Dünyada en adaletsiz vergisi olarak bilinen dolaylı vergi” vergide eşitlik ilkesi”ne aykırı olarak yani az kazanandan az, çok kazananda çok vergi yerine, bir malın satışı ve tüketim işlemleri üzerinden alınan vergiler olarak bilinmektedir. Bu da ülkemizde vergi gelirlerinin yüzde yetmişe yakınının dolaylı vergilerden karşılanmış olduğu yapılan tespitlerden anlaşılmaktadır. Çağdaş ülkelerde gelişmiş olanlar vergi sistemini kurarken asıl olarak dolaylı vergilerden değil verginin servetten, gelirden ve harcamalardan almaktadır. Vergide adalet ve eşitlik ilkesine aykırı olarak dolaylı vergilerde tüketicilerin gelir seviyeledi dikkate alınmadan aynı malı tüketenlerin aynı vergiyi ödemesi şüphesiz büyük bir adaletsizliktir.
Haksız tüketim vergisi kaldırılmalıdır
Vergilendirmenin evrensel ilkeleri ülkemizde mutlaka yaşam bulmalıdır. Vergilerde bir indirime gidilecekse Tüketicilerin temel gereksinimlerini karşıladıkları su, gıda elektrik, telefon gibi mal ve hizmetlerden KDV ÖTV kaldırılmalıdır. Dolaylı vergilerin genel bütçe içerisindeki payı mutlaka azaltılmalı. 07.02.2017